Sanık ile Mağdur Arasında Geçmişte Bir Husumet Bulunması Durumunda Müştekinin Somut Delillerle Desteklenmeyen Beyanının Hükme Esas Alınamaz
Beyan deliline dayanan deliller ceza muhakemesi hukukunda özellikle başka delilin elde edilemediği durumlarda çok önem kazansa da kural olarak tek başlarına mahkumiyet kararı verilebilmesi için yeterli değildir. Zira sübjektif bir delil olan ve kişinin algısından , sağlık durumundan, sanık ile aralarında olan husumetten ve psikolojisinden etkilenebilen beyan delillerinin salt gerçeği ortaya çıkarması mümkün olamayacaktır.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu 02.06.2015 tarihinde 2013/14 E. ve 2013/376 K. Sayılı kararında “…sanık ile katılanlardan O.A. arasında husumet bulunması, sanığın tüm aşamalarda ısrarlı ve istikrarlı biçimde katılanlarla tartıştığını ancak hakaret etmediğini ve cinsel tacizde bulunmadığını yaklaşık on yıldır aynı işyerinde çalıştığını savunması hususları birlikte dikkate alındığında, sanığın atılı suçları işlediği şüphe boyutunda kalmaktadır. Mahkûmiyet hükmü kurulabilmesi için suçun sabit olması, aksi durumda ise şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca sanığın beraatine hükmolunması gerekmektedir.” şeklindeki hükmü ile sanık ile mağdur arasında geçmişte bir husumet bulunması durumunda müştekinin somut delillerle desteklenmeyen beyanının hükme esas alınamaması gerektiğini belirtilmiştir.