Hakimlerin Karar Verirken Olayın ve Tarafların Özelliklerini, Ülke Gerçeklerini Gözden Uzak Tutmaması, Gereklidir
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun 1. Maddesi Kanunların sözüyle ve özüyle düzenlediği konularda uygulanması , Kanunlarda uygulanabilir bir hüküm yoksa hakim örf ve adet hukukuna göre karar vermesi gerektiğini belirtmiştir. Lakin hakimlerin kararlarını verirken yalnız kanunun soyut ve sert içeriği ile bağlı kalarak karar vermeleri hakkaniyete uygun sonuç doğurmayabilir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi de 31.12.1976 Tarihinde verdiği 1976/9370 E. ve 1976/13138 K. sayılı kararıyla
“Hakim delilleri takdir ederken olayın ve tarafların özelliklerini, ülke gerçeklerini gözden uzak tutmaması gereklidir. Davada, delillerin değerlendirilmesinde hakimin bu ilkelere bağlı kalmak ve yaklaşım göstermek suretiyle sonuca ulaştığını gösteren bir belirti yoktur.
Nüfus kaydına göre, davacı ( A )’nın oğlu ( S ) ile kızı ( Sa. ) adında iki çocuğu vardır. Bakma sözleşmesi davacı ( A ) ile oğlu ( S ) ve torunu ( B ) arasında düzenlenmiştir. ( Sa. )nin sözleşme konusu taşınmazlarda miras hakkı bertaraf edilmiş, davacı ( A )’nın başka bir varlığı mevcut değilse adı geçenin miras payı sıfıra indirilmiştir. Bu açıklama olayda; genel çerçevenin dışına çıkmayı haklı gösterecek bir özellik mevcut olmadığını ortaya koyduğu halde, mahkemece davalı tanıklarından bir kaçının mücerret bakmadan bahis bulunan yuvarlak sözlerine dayanılarak davalı ( B )’nin davacıya ( nasıl, ne zaman ve ne suretle baktığı ) ve ( bakma olanaklarına sahip olmadığı ) göz önünde tutulmadan bakma borcunun yerine getirildiği kabul edilerek davanın reddedilmesi isabetsizdir.
Kaldı ki, davacı babaanne, davalı torundur. Dede ve nineler torunlarını çok severler, onları hoş görürler, büyük bir muhabbetle bağırlarına basarlar. Davacı torunu davalı ( B ) )ye göz kırpmadan iki taşınmazının yarı payını bağışlamıştır. Babaanne gösterdiği fedakarlık ve ilgiye karşı torunu olan davalı en küçük bir mukabelede bulunsaydı böyle bir dava açmak gereğini duymazdı.
Mahkemece delillerin değerlendirilmesinde büyük etkisi olan bu “beşeri karine”ye yer verilmeden babaannenin açtığı davanın reddedilmesi insancıl ilişkilere ve gerçeklere aykırı düşen bir kabul şeklidir.
Bu konuda daha pek çok şeyden söz edilmesi mümkündür. Hakim insana, tabiata, gerçeğe, olanağa sırt çevirmeden ve katı kalpler içinde sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa “insan kokusu” taşıyan bir çözüm getirmek zorunluluğundadır.”
Şeklinde bir hükümde bulunarak hakimlerin kararlarını verirken vicdani kanaatlerini de değerlendirmeleri gerektiğini ve somut olayı incelerken ülke gerçeklerini gözden uzak tutmamaları gerektiğini belirtmiştir.